Böbrek rahatsızlığı nedir?
İnsanda biri sağda diğeri solda olmak üzere iki böbrek bulunmaktadır. Yumruk büyüklüğünde olan her bir böbrek insan için hayati değerler taşımaktadır. Vücudumuzdaki konumuna baktığımızda ise sırt kısmının orta kısmında ve boynumuzdan başlayarak inen omurganın her iki tarafında da bulunmaktadır. Böbrekler sadece idrar oluşturmakla görevli olmayıp insan vücudunda birçok işleve sahiptirler. Dolayısıyla böbrekle ilgili hastalıkları olan insanların yaşam kaliteleri de etkilenmektedir.
Böbreklerin temel görevi olarak ve yaygın bir şekilde bilinen görevi idrar yoluyla gereksiz maddelerin ve toksinlerin uzaklaştırılmasıdır. Bu atılımda fazla miktarda alınan su ve sulu gıdalar böreklerin süzgeç gibi olan fonksiyonu sayesinde uzaklaştırılırlar. Aynı zamanda vücudumuzda bulunan fazla toksin maddeler de böbreklerimiz sayesinde vücudumuzdan uzaklaştırılırlar. Vücudumuzun asit ve baz dengesinin de korunması sağlık açısından önemli olmaktadır. Bu görevi de böbreklerimiz üstlenmektedir.
Diğer bir yandan böbreklerimiz üst bezlerinden hormon salınımı yaparak kandaki ideal basıncın korunmasını sağlamaktadırlar. Salgılanan hormonlar direkt olarak kana geçmektedirler. Örnek olarak eritropoietin hormonu böbreklerde üretilir ve bu hormon sayesinde kan hücreleri kemik iliğinde üretilmiş olur. Bazı mineral ve vitaminler de böbreklerimiz sayesinde üretilmektedirler. Bunların arasında D vitamini ve kalsiyum bulunmaktadır. Böbrekler bunların üretiminde ve dengelenmesinde de oldukça önemli bir paya sahiptirler. Kemik sertliği veya yumuşaklığı bu duruma göre değişebilmektedir.
Böbrekte bahsedilen bu mekanizmalar 24 saatlik periyotlar için önem taşımaktadırlar. Bu periyot içerisinde böbreklerimizin kanı temizlemesi ise 300 seferlik bir periyot da olmaktadır. Dolayısıyla yaklaşık olarak 1.500 litre kanın döngüsü yapılmış olmaktadır. Böbrek hastalıkları ise yukarıda anlatılan bu görevlerin eksik ya da hiç çalışmamasından kaynaklanmaktadır. Böbrek hastalıklarından herhangi birine sahip olduğunu öğrenen kişinin paniğe kapılmaması ve doktor tarafından hangi aşamada olduğu öğrenilmesi gerekmektedir. Genellikle kişilerin psikolojik durumu , her hastalıkta olduğu gibi kişinin tedavi sürecinde oldukça önemli bir paya sahip olmaktadır.
Böbrek Hastalığı Belirtileri
Böbrek hastalıkları gelip geçici olabileceği gibi kronikleşen bir hal de alabilmektedir. BU hastalıklar belirti verebileceği gibi belirti vermeden de ilerleyebilmektedir. Belirtiler ise genel olarak çok belirgin olmamaktadır. Dolayısıyla hastanın farkına varması zor olabilmektedir. Bu yüzden hastaların bilinçlendirilmesi büyük öneme sahip olmaktadır. Böbrek hastalıkları oldukça çeşitli olup; her çeşidinin geldiği seviye farklı olabilmektedir. Kronik böbrek hastalarının durumu ise oldukça sık olarak takip edilmelidir. Her hastalıkta olduğu gibi kullanılan ilaçlar ve tedaviler mutlaka kişinin hastalığına ve seviyesine uygun olmalıdır.
Hastalığın genel olarak belirtilerine bakıldığında düşük ya da fazla idrara çıkma görülmektedir. Bu ise böbreklerin çalışma düzeninden kaynaklanabilmektedir. Ayrıca kişinin elinde, yüzünde ve bacaklarında da şişkinlikler oluşabilmektedir. Bazı hastalıklarla benzer olan bir belirti de kişinin nefes darlığı yaşamaya başlamasıdır. Bunun esas sebebi ise genellikle kan akışının düzensiz olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda çok bilinmeyen genellikle depresyon belirtisi olarak görülen uykuda zorluk çekme durumu da görülmektedir. Diğer hastalıklarla benzer diğer belirtiler ise iştah kaybı, bulantı ve kusma olabilmektedir. Aynı zamanda yüksek tansiyonun devamlı hale gelmesi de böbrek hastalıklarının belirtileri arasında yer alabilmektedir.
Çok yaygın olarak görülmese de kişinin kendini devamlı olarak yorgun hissetmesi ve devamlı üşümesi de kronikleşen böbrek rahatsızlarında görülebilmektedir.
Yukarıda belirtilen rahatsızların birine ya da birden fazlasına sahip olan kişiler mutlaka en yakın zamanda nefroloji ye gitmeleri önerilmektedir. Bu belirtiler diğer hastalıklarda da görülebildiği için kişinin paniğe kapılmaması ve mutlaka doktor kontrolünde tedavi olması gerekmektedir.
Böbrek Rahatsızlıkları Nasıl Olur?
Böbrek hastalıkları genel olarak çok çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir ve çok çeşitli problemlere de yol açabilmektedir. Kısa sürede tedavisi bulunan böbrek rahatsızlıkları olabildiği gibi kronik olan böbrek rahatsızlıkları da mevcuttur. Bu iki ana çeşit arasındaki fark ise yavaş ve uzun süreli olarak ikiye ayrılmalarıdır. Uzun süren böbrek rahatsızlıkları genellikleri kronikleşmiş olup tedavi süreci daha zorlu olmaktadır. Genellikle geç vakitte fark edilen böbrek rahatsızlıkları kronik olan böbrek rahatsızlıklarına işarettir. Dolayısıyla kendini gizleyen ve sinsi şekilde ilerleyen böbrek rahatsızlıklarıdır. İlk olan belirtiler genel olarak fark edilmeyip önemsenmemekte ve bu rahatsızlıklar ilerlemeye devam etmektedir. KBH olarak adlandırılan kronik böbrek hastalığı böbreklerin görevlerini yavaş yavaş bıraktığı ve oldukça ağır ilerleyen bir hastalıktır. Belirtiler fark edilememektedir. Ancak bazı hastalarda belirtilerden birinin görülmesi kişinin kronik böbrek rahatsızlığı olduğunun tespit edilmesine yardımcı olmaktadır.
Diğer yaygın olan bir böbrek hastalığı ise böbrek yetmezliğidir ve BUN olarak adlandırılmaktadır. Gromerüler ve kreatinin ölçülmesi hastalığın teşhisinde kullanılmaktadır. Bu ise kan testleri ile yapılmaktadır. Bu testteki amaç ise dakikadaki glomerüllerden geçen kan miktarının tespitidir. Kanda bulunan toksinlerin ve atık maddelerin uzaklaşmasını ise gromerüller sağlamaktadır. Filtre işlemi yapmaktadırlar.
5li sınıflandırma sistemi kronik böbrek rahatsızlıklarında kullanılmaktadır. Böbrek fonksiyonlarının azalmasıyla birinci aşama başlar ve en son olan aşama böbrek yetmezliğine kadar gelinmektedir. Sınıflar arası süreçler uzun yıllar alabilmektedir. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve böbrek doku enfeksiyonlarının oluşması kronik böbrek rahatsızlıklarına neden olabilmektedir.
Dolayısıyla hastalık sadece bir sebepten değil aslında birden fazla sebepten ortaya çıkmaktadır. Kişinin diğer hastalıklarının derecesi de böbrek rahatsızlarının şiddetini de etkileyen faktörler arasında olmaktadır.
Böbrek rahatsızlığı kaşıntı yapar mı?
Böbrek hastalarının yan belirtisi olarak ortaya çıkan kaşıntı ilk başlarda çok problem olmasa da ileriki zamanlarda ciddi problemlere yol açabilmektedir. Bu kaşıntı tedavi edilebilirken, tedavi edilmezse cilt problemlerine de yol açabilmektedir. Böbrek hastalığında en çok olarak böbrek yetmezliği hastalarında rastlanmaktadır.
Aynı zamanda çok sık karşılaşılması, başka hastalıklardan da kaynaklanabilmektedir. Kaşıntı hafif şiddetli olabileceği gibi fazla şiddetli de kaynaklanabilmektedir.
Kaşıntının sebebi farklı nedenlere yorumlanabileceği için böbrek hastalığını anlamak bazen problem olabilmektedir. Böbrek hastalıklarında kaşıntı görülmesinin nedeni sadece böbrekten kaynaklanan nedenler olmayabilir. Bazı durumlarda kaşıntı farklı nedenlerden dolayı da oluşabilmektedir. Kaşıntının oluşmasının birden fazla nedeni de olabilmektedir. Uyuz, bazı alerjik reaksiyonlar ve bazı cilt hastaları da kaşıntıya sebebiyet verebilmektedir. Aynı zamanda diyaliz uygulamakları da kaşıntı yapabilmektedir.
Böbrek hastalarında kaşıntıya neden olan sebepler incelendiğinde bazı nedenler açığa çıkmıştır;
Eğer kişi diyaliz alıyorsa bu hastaların kanındaki fosfor miktarı yüksek olabilmektedir. Fosfor depolanan bir mineral olduğu için ; fazla fosfor kişide kaşıntı yapabilmektedir.
Bir diğer neden ise kişinin kanındaki parathormonun fazla olmasıdır. Parahthormon kemik sertliğinin düzenlenmesinden sorumlu olan bir hormondur. Genel olarak ilerlemiş böbrek hastalığı sınıfına giren böbrek yetersizliklerinde parathormonun oldukça yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla kişide kaşıntı, kansızlık görülebildiği gibi ciddi olan kalp rahatsızlığı ve böbrek yetmezliğine de yol açabilmektedir.
Cilt kuruluğu ise sıklıkla görülen bir diğer kaşıntı nedenidir. Bunun sebebi ise hasta olan kişilerde olan ter bezlerinin gerektiğinden daha az çalışmasıdır. Cilt kurudukça dökülme ve kaşınma şikayetlerine oldukça sık rastlamaktadır.
Diyalizin yetersiz gelmesi ya da yeteri kadar diyaliz yapılmaması da toksinlerin temizlenmemesine ve bir süre sonra kaşıntının oluşmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda diyaliz verilirken oldukça fazla olan kaşıntı kişinin ilaçlara olan alerjik reaksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Bu kaşıntılar kişiye göre şiddetini değiştirmektedir. Eğer diyaliz tedavisi biterse, kaşıntılar da bitmektedir.
Bazı diğer sebepler de kaşıntıya sebep olabilmektedir. Örnek verilecek olursa kansızlık, alüminyum ve A vitamini eksikleri de kaşıntıya sebep olabilmektedir. Böbrek taşı döken kişilerde de kaşıntı olabilmektedir.
Kaşıntı genel olarak vücudun her bölgesinde yaygın bir şekilde görülmektedir. Ancak çoğu hasta sırtında olan kaşıntılardan yakınmaktadır. Eğer kaşıntı ileri boyutta olursa kişide cilt yaraları oluşabilir ve bu cilt yaraları düzelmeyecek boyutlara gelebilmektedir. Kanamaların oluştuğu cilt yaraları da görülmektedir.
Böbrek hastalığı olan oruç tutabilir mi?
Böbrek hastalığı olan insanların ne derecede hasta olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kişinin oruç tutabilmesi tamamıyla kişinin hastalığının derecesine ve doktorun verdiği önerilere bağlı olarak değişebilmektedir. Genel olarak böbrek hastalarına kullandıkları ilaçlar dolayısıyla oruç tutmaları önerilmemektedir. İlaçların saatleri oldukça önemli olan hastalar için doktor orucu yasaklayabilir. Oruç tutması uygun olmayan insanların bu konuda ısrarcı olmamaları önerilmemektedir. Dini açıdan da belirtildiği gibi oruç tutmak isteyen kişinin sağlıklı olması ve bünyesinin oruç tutmaya el vermesi gerekmektedir.
Böbrek rahatsızlığı mide bulantısı yapar mı?
Yukarıda belirtildiği gibi (belirtileri kısmında) böbrek rahatsızlığı mide bulantısı yapabilmektedir. Aynı zamanda hastalarda derecelerine göre bulantı ve kusma da görülebilmektedir. Genellikle orta ve ileri ki aşamalarda mide bulantısına rastlanmaktadır. Kişilerin bu konuda bilinçli olması ve her böbrek rahatsızlığında mide bulantısının görülmeyeceği hakkında bilgilendirilmesi gereklidir.
Böbrek rahatsızlığı tedavisi
Böbrek rahatsızlığı yaşayan kişilerin hayatında önemli değişiklere gitmesi gerekmektedir. Özellikle kronik hastalığı olan kişilerin sağlıklarına normal bireylerden daha fazla dikkat etmeleri şiddetle önerilmektedir. Böylelikle hastaların hastalıklarının ilerleme seviyeleri azaltılmalıdır. Aynı zamanda yapılabilecekler arasında hipertansiyonu olan ve şeker hastalığı olan kişilerin bu hastalıklarla ilgili tedavi sürecini tamamlamaları önerilmektedir. Diyetisyenler uzmanlığında uygun bir diyetin uygulanması da esastır. Dolayısıyla kilo kontrolü oldukça önemli olmaktadır. Sigara ve alkol kullanımı derhal durdurulmalı ve her ilacın kullanılmadan önce yan etkilerine bakılması da gerekmektedir. Bazı ağrı kesicilerin böbrek rahatsızlıklarına sebebiyet verebileceği gözlemlenmiştir. Yukarıda bahsedilen bu değişimler mutlaka bir doktor kontrolünde gerçekleştirilmelidir.
Böbrek hastalıkları tedavisinde çeşitli yöntemler uygulanabilmektedir. Özellikle son yıllarda yapılan çalışmalara ve araştırmalara bakıldığında bazı inhibitörlerin( örn: ACE ; ARB) RAS için durdurucu özelliği taşıdığı görülmüştür. Dolayısıyla diyabet, hipertansiyon , KVH kaynaklı hastalıkların gerilediği gözlemlenmiştir. Bunun için kullanılan ilaçlar ise düşük maliyetli olmaktadır. Albuminüriyi azaltma etkisi olan bu ilaçlar böbrek hastalıklarına çare olabilmektedir. Bilinçlilik artırılması ise böbrek hastalıklarının azalmasını sağlamaktadır.
Yeni çıkan ve teknolojinin gelişmesiyle ilerleyen birçok tedavi yöntemi de mevcuttur. Bu tedavi yöntemlerinde hastaların diğer organlarına ve bünyesine zarar vermemek amaçlanmaktadır. Kişilerin bu yöntemleri uygulayan yerleri tespit etmesi ve daha sonrasında ise doktor uygun gördüğü takdirde uygulaması gerekmektedir. Her yöntemde olduğu gibi teknolojik olan ve ameliyat gerektiren tedavilerde de kişi ve doktor arasındaki bağlam oldukça önem taşımaktadır.
Böbrek hastalığı olan kişilerin denediği bazı yollar arasında da bitkisel yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler çoğu kişi tarafından masum görünse de bazı hastalarda şiddetli zararlara neden olabilmektedir. Dolayısıyla bitkisel tedaviden önce kişinin mutlaka doktor kontrolüne girmesi önerilmektedir. Bu konuda ise doktorların tavsiyesi doğrultusunda ve ölçülü olmak kaydıyla bitkisel tedavi uygulanmasında bir sakınca olmamaktadır.
Yukarıda verilen yazıda belirtildiği gibi hastalığın derecesi, kişinin psikolojisi ve uygulanan tedavi yönteminin uygunluğu kişinin iyileşme sürecinde önemli bir yere sahiptir.