Aort Anevrizması Belirtileri

Ahmet

Vücumuz da  kan dolaşımında en temel ve ana olan damarımız aort damarımızdır. Genellikle ilk aşamalarda belirti oluşmadan aort damarlarındaki duvarlarda oluşan kesecikler aort anevrizmasını oluşturmaktadırlar. Bu durumda damarlar genişlemiş durumdadır ve aort damarının patlamasına neden olabilmektedir. Aort anevrizması hayati tehlikesi olan bir durumdur. Dolayısıyla erken teşhis ve tedavisi oldukça önemli olmaktadır.

İnsan vücudunda bulunan ana atardamar (temiz kanı vücuda taşıyan) aort damarıdır. Bu damar  kalpten aldığı kanı bütün vücuda pompalayan damar olarak bilinmektedir. Yukarıdaki bahsedilenlere dayanarak, vücudumuz en büyük damarı aort damarı diyebiliriz. Ayrıca çap olarak da oldukça büyük olup yaklaşık olarak 2.5 cm dir. Bu durum her ne kadar vücut fonksiyonları için önemli olsa da anevrizma görülme riskinin çapla artmasına dayanarak , daha da riskli hale gelen bir durumdur. Bu yüzden aort anevrizması diğer anevrizmalara göre daha riskli ve hayati olan bir hastalıktır.

Vücudumuzdaki en büyük boru diyebileceğimiz bu damarda oluşabilecek problem tüm dolaşım sistemini etkileyebilmektedir.  Sağlıklı bir insanın vücudunda dolaşımın tamamlanması için toplam olarak 1dakika geçmektedir. Eğer dolaşımda aksaklık veya tıkanma olursa , tüm kan damarlarında ciddi problemler meydana gelmektedir. Aortta sızmalar, patlamalar, çatlamalar meydana gelebilmektedir. Bu durumda vücuttaki tüm kanın boşalmasına neden olacak kadar ciddi problemlere yol açabilmektedir. Sonuç olarak da ölüm meydana gelebilmektedir.

Aortun Bölümleri(Anevrizmanın Meydana Gelebileceği Bölgeler)

  1. Çıkan Aort (Kalpten çıktıktan sonraki bölüm)
  2. Transvers Aort (Beyin damarlarının çıktığı bölüm)
  3. İnen Aort (Sırttan başlayıp aşağıya kadar inen bölüm)
  4. Torasik Aort (Göğüs boşluğundaki bölüm)
  5. Abdominal Aort (Karinin içindeki bölüm)

Anevrizmaya aortun hangi bölümünde rastlanıyor?
Anevrizma çeşitli bölgelerde meydana gelmekle birlikte yaygın olarak böbrek altında ve böbrek damarlarının altında meydana gelmektedir. Diğer bir bölge ise kalpten çıkan aort damarındaki çıkışta görülen anevrizmalardır. Bu bölgede genişlemeler meydana gelmektedir. Anevrizmanın yayılma boyu ise değişkenlik gösterebilmektedir. Aortun tamamını kaplayan anevrizma türleri de bulunmaktadır. Aort anevrizma çapı ise bölgede olduğu gibi değişkenlik gösterebilmektedir. Bu durum genellikle fiziksel özelliklere(boy ve kilo) bağlı olarak değişmektedir. Yüksek olasılıkla yetişkin bireylerde gözlemlenen bir hastalık olduğu göz önüne alınırsa bu durumda aort siniri aorttan 4 cm yukarıda yer almaktadır. Anevrizmanın morfolojik yapısı da hastalığın derecesini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır.  Anevrizma armut ya da kese şeklinde olabilmektedir.

Aortta Anevrizma Belirtileri
Anevrizma çeşitli yerlerde olabileceği için belirtileri de bu nedenle faklılıklar gösterebilmektedir. Aort anevrizması, beyin anevrizması, bacakta olan anevrizmalar gibi birçok anevrizma çeşidi bulunmaktadır. Aort anevrizmasının ilk belirtisi yapılan testler ile belli olabilmektedir. Burada fark edilen belirti aortta meydana gelen yırtılmalar olmaktadır.

Genellikle , aort anevrizması belirti vermese de ileri dereceli ise oldukça belirti veren bir anevrizmayla karşı karşıya kalabilmekteyiz. Karından bele doğru yayılan ağrılar da aort anevrizması belirtilerindendir. Ayrıca hastanın karnına dokunduğunda oluşan oldukça şiddetli vurmalar da diğer bir aort anevrizması belirtisi olmaktadır.

Anevrizma eğer inen aortun başında yer alıyor ise bu durumda ses tellerine zarar verebilmektedir. BU durumda kişide ses  kısıklığı oluşabilmektedir.

Aort Anevrizması Nedenleri
Aşağıda aort anevrizmasına neden olabilecek faktörler verilmiştir;

  • Ateoskleroz dediğimiz damar sertliği genellikle abdominal aortta anevrizmaya neden olmaktadır. Aort duvarlarında , besin hareketinin aterosklerozu etkileyip problemlere neden olması aort anevrizmasına neden olabilmektedir.
  • Aynı zamanda genetik faktörler de anevrizmaya neden olabilmektedir. Özellikle Ehlers- Danlos sendromu, Marfina sendromu gibi kalıtsal kaynaklı hastalıklar aort anevrizmasına neden olabilmektedir. Çünkü büyük arter duvarlarının zayıflamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla hastanın genetik öyküsünün bilinmesi hastalıkların önceden bilinmesi ve önlem alınması için oldukça önemlidir.
  • Aort duvarında oluşan zayıflıklar da aort anevrizmasına sebep olabilmektedir.
  • Aort damarının yaş ilerledikçe sertleşmesi de aort anevrizmasına neden olabilecek bir faktör olarak bilinmektedir. Dolayısıyla yaş faktörü de aort anevrizmasının ortaya çıkmasına neden olabilecek bir faktör olarak bilinmektedir.
  • Ayrıca trafik kazalarında kalbin hasar görmesi de aortun zarar görmesine neden olur. Sonuç olarak dolaylı olarak aort anevrizması ortaya çıkabilmektedir.

Aort Anevrizması Tedavisi
Aort anevrizmasındaki tedavide en önemli aşama hastanın  izlenmesidir. Hastalığın hangi aşamada olduğunun bilinmesi ise oldukça önemlidir. Eğer anevrizma hastanın hayati fonksiyonlarını etkilemeyecek boyutta ise bu durumda hastaya cerrahi operasyon uygulanma yolu seçilmemektedir. Hastanın takip edilmesi oldukça önemli demiştik. Genellikle Bilgisayarlı tomografi kullanılarak yapılan incelemelerle anevrizma çapı ve nasıl olduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu incelemeler genellikle 6 ayda bir düzenli olarak yapılmaktadır. Daha sonra ise önceki ölçümlerle karşılaştırma yapılmaktadır.  Eğer anevrizma yaklaşık olarak 6 cm olursa bu durumda yapılacak tedavi patlamanın önlenmesi olmaktadır . Anevrizma genişlemeye başlar ve bunun durdurulması için sigaranın kesinlikle bırakılması gerekmektedir. Çünkü sigara kan basıncının artmasına neden olarak anevrizmanın artmasına neden olmaktadır.

Eğer anevrizmanın şiddeti daha da artmış ise bu durumda patlamanın engellenmesi gerekmektedir. Eğer başka hastalıklar varsa bu durumda anevrizmanın boyutuna bakılmaksızın tedavi edilmesi gereklidir. Marfan sendromu yada Behçet hastalığı ise bu türde olan hastalıkların başında gelmektedir. Tedavi edildiği takdirde korkulmaması gereken bir hastalıktır.

“Açık cerrahi onarım”
Eğer hastalıkta cerrahi yönteme başvurulması gerekliyse , bu durumda açık cerrahi onarım dediğimiz teknik uygulanmaktadır. Böyle bir durumda itorosik aort hastalık dediğimiz aort anevrizmasının tedavisinde ilk olarak göğüs kafesinin sol tarafına doğru bir açıklık yapılır. Daha sonra ise anevrizmanın tam olarak yeri tespit edilir. Anevrizma aortun iç kısmında ise karına doğru kesit alınmaya devam edilir.

Aorttan çıkan damarların kanlaması gerekli olduğu için, aorttan gelen damarların kanlanması gerekmektedir. Bununn için ise şant ya da pompa dediğimiz araçlar kullanılmaktadır. Pompanın kullanılış amacı kalbin sol tarafından gelen kanın basıncını sağlayarak diğer organlara ulaşmasını sağlamaktır. Çıkan bu kan dokulara ya da organlara iletilmektedir. Eper aortta kan akımı azalmaya ya da durmaya başlarsa , bu durumda bağırsaklar, karaciğer , böbrekler ve bacaklara hayati fonksiyonları yerine getirebilecek kadar kan pompalanmış olmaktadır.

Aort artık görevini yapamayacak durumda ise , bu durumda yapay maddeler kullanılarak aortun fonksiyonu tamamlanmaya çalışılmaktadır. Bunun için teflon ya da polyester kullanılabilmektedir. Dolayısıyla yapay grefti aortun yerini almış olmaktadır.  Bu aşamadan sonra ise yapılan greftinin aortun orta bölümüne dikiş ile fonksiyonlaştırılmasıdır. Diğer aşama ise organlara giden damarların açılan açıklarla özleştirilmesi olacaktır. Aortta ikili şekilde bulunan damarlar olduğu bilinmektedir. Bu damarlar pencerelerle dikilmektedir. Daha sorma ise, diğer organların dikiş ve özleştirilme aşamaları bulunmaktadır.  BU organlar karaciğer , böbrekler ve bağırsaktır. Bu organların çıkış noktaları damar yapay griftlerine sabitlenir. En son olarak aortun alt tarafındaki çıkışlar dikilerek sabitlenir. Bütün işlemler başarıyla tamamlandıktan sonra şantlar ve pompalar alınır. Aortta yaratılan kan akımı durdurulur ve hastalık olan bölüme damar (yapay) özleştirilir. Operasyon tamamlanmış olur.

Yukarıda açıklanan ameliyat sonrasında birçok komplikasyon çıkabilmektedir. Bu komplikasyonlar diğer hastalıklardan kaynaklanabilmektedir. BU yüzden oldukça dikkatli olunması gereken ve en büyük risklerin bulunduğu ameliyatlardan olmaktadırlar. Hastalar genellikle , önlem olarak 7 ila 10 gün arasında hastane de müşahede altında tutulmaktadırlar.

Yorum yapın